Sabit hale geldikten sonra Chicago’da 10. kez duzenlenen Lollapalooza’daydim. Daha once katildigim hicbir festivalde gormedigim derecede kalabalikti. Ayni saatlerde 2,3 degil 4,5 headliner sayilabilecek kisi sahne aliyordu ve muzik durmadan devam ediyordu.
Konserler gece 10’da bitmesine ragmen ardindan resmi ve resmi olmayan “after party”lere de katilinca konser alanina gitmeye mecal bile kalmiyor.
Bu buyuklukte bir festivale daha once gitmememin deneyimsizligini sahneyi cok uzaktan izlemek zorunda kalmak seklinde odedim. Nitekim sevdigin sanatciyi onden dinlemek istiyorsan o sahnenin onunde beklemeye cok onceden baslayip diger sahneleri unutacaksin. Bu da bircok diger sevdigin grubu kaciracagin anlamina geliyor. Ilk gun Arctic Monkeys’i bu sebeple arkalarda izleyebildim, o biraz canimi sikti. Onun disinda zaten ille de onden izlemek isteyecegim bir grup yada sanatci yoktu.
Her seye ragmen bu muazzam deneyimin bir parcasi olmak oldukca eglenceliydi. Ustune ustluk uzun suredir gorusemedigim arkadaslarimla da bir araya gelme firsatim oldu.
Sirasiyla izlediklerim:
Arctic Monkeys
Fitz&theTantrums
Martin Garrix
Chase&Status
Joachim Garraud
Calvin Harris
Cage the Elephant
Flosstradamus
Sebastian Ingross
Kings of Leon
Ingrosso’nun ve Arctic Monkeys’in set ve performanslari cok iyiydi.